Page 37 - Pınarbaşı Kültür Sanat Edebiyat Dergisi-Ali AKBAŞ
P. 37
PINARBAŞI
Nafiz Yıldırım
ALİ AKBAŞ’IN “GÖÇ” ŞİİRİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Şair, içinde yaşadığı toplumdan beslenir. Toplu- Su serperler ya
mun sosyal ve ekonomik ve kültürel bütün unsur- Gidenlerin ardından
ları şairin ruh dünyasında olgunlaşır ve olgunlaşan Dün askere
yürekten dışarı sözcükler şeklinde sızar. Sızarken
de sahibinin hücrelerine kadar, içinde bulunduğu Hind’e Yemen’e
dünyaya yansıtır. Aslında şairin dile getirdiği acı- Bugün ekmeğe
lar, hüzünler, sevdalar yahut da neşeler toplumun Dönmezlerde ondan
acıları ve sevdalarıdır. O sözcüklerden şairin içinde Yoksa niye serpsinler
yaşadığı toplumu görüp okuyabiliriz. Kısacası şair, Sirkeciden tren gider
içinde yaşadığı (Beslendiği) toplumun bütün özel-
liklerini yansıtır. Bu her dönem böyle olmuştur. Ona binen verem gider
Bu mezkur ifadelerden hemen akla yüzyıllardır
tartışılan “Sanat sanat için midir yahut da toplum Biz toplum olarak, şairin diğer dizelerde izah
için midir?” sözleri gelebilir. Bizim kanaatimiz, edeceği gibi büyük bir maziye, güçlü bir topluma
sanatçı, ister sanat için, ister toplum için mücade- su serptik, hep yeniden o nesli, o gücü, o ihtişamı
lesini sürdürsün; her halükârda, sanatının içinde yakalamak ümidiyle… Biz sevdiklerimizi uğurlar-
yaşadığı toplumu bütünüyle reddetmesi mümkün ken arkalarından su serperiz, su gibi akıp gitsin-
değildir. Her ne kadar sanatçı içinde yaşadığı (Bes- ler ve sağ sâlim dönsünler diye; ama dün Yemen’e,
lendiği) toplumu inkâra kalkışsa da, yine de yaşa- Hind’e gönderdiklerimiz dönmediler, muhtemel-
dığı toplumdan etkilenme durumundadır. İyi bir dir ki bugün gidenler (Batıya) dönmeyeceklerdir.
gözlemci yahut eleştirmen bu konuyu sözcüklerin “Su serperler ya” özellikle “Ya” ünlemi hem bir
arasında yakalar ve o sanatçı üzerindeki etkilerini hatırlatma, hem bir istihza hem de bir çaresizliği
gözler önüne serer. bünyesinde barındırmaktadır. Bir ünleme bu ka-
Bu etkilenme Cumhuriyet döneminden sonra dar zenginliğin katılması, bir ünlemin bu kadar
kendini çok daha iyi hissettirmektedir. Özellikle anlam derinliğinin olması tesadüfî değildir. Şiir sı-
1950’li yıllardan sonra toplum olarak geri kalmış- radan bir eylem değildir. Öyle olsaydı her manzu-
lığımız, fakirliğimiz, kenar mahalle aşklarımız hep meye zaten şiir derdik… Biz şiirin şifreler yığını ol-
edebî ürünlere konu olmuştur. duğuna inanıyoruz. Şair bir virtüöz gibi sözcükleri
“Göç” şiiri de bu duygularla (Hasret-Ezilmişlik) özenle seçer ve her sözcüğün anlam derinliğinin
ortaya çıkmış bir üründür. “Göç” şiirini incelerken olmasına özen gösterir. Yoksa dize sonlarındaki ses
Ali Akbaş Hocamızın içinde yaşadığı toplumun tekrarlarından oluşan, biraz da ahenk unsurlarının
özlemlerini, acılarını, sosyal ve ekonomik yapısını egemen olduğu sözcük yığınlarına şiir denilmesi
duyacağız… safdillik olur. Şiiri manzumeden şair diğer söz yı-
ğınlarından ayırmak gerekir. Ahmet Haşim:
“Göç” şiirini inceleme ihtiyacı nereden kaynak-
landı gibi bir sual akla gelebilir. Hepimizce malum- “Şairlerin sözü Peygamber sözü gibi tefsire mü-
dur ki, ancak geniş kitlelerce kabul görmüş eserler sait olmalı” der. Bu ifadelerden hareketle, “Göç” şi-
incelenerek okuyucuların dikkati çekilir, yahut da irine bu kadar ağırlığın, zenginliğin katılması aynı
o eser üzerinde değişik mülahazalarda bulunulur. oranda şairinin de gücünü gösterir.
Zannımca “Göç” şiiri de bu bağlamda incelenmeyi “Göç” şiirindeki her sözcük, anlam derinliğin-
hak eden ürünlerdendir. Bir diğer husus son 200 den, anlam ağırlığından yani bünyesinde taşıdığı
yıldır içinde bulunduğumuz Batı hayranlığı, insan zenginlikten (Bir nevi) yorgun düşüyor. “Su ser-
göçü ve Avrupa topluluğu hevesimiz galiba bu şii- perler ya/gidenlerin ardından” Kimlerdi gidenler
rin yeniden defalarca okunmasını ve üzerinde dü- yahut nelerdi gidenler? Koca bir mazi mi, insan-
şünülmesini zorunlu kılmaktadır. Belki biraz daha lık mı asırlardır. Dik duran onurumuz, Türklüğü-
uyanmamız ümidiyle… müz müydü? Daha bir yığın soru… “Dün askere /
Hind’e Yemen’e” “Dün” kelimesi özellikle seçilmiş.
“Dün” daha henüz yeni, “Dün” bütün geçmişimizin
şifresi, özellikle de Anadolu insanımızın fotoğrafı-
37 1. Sayı Şubat 2024