Page 18 - PINARBAŞI Kültür Sanat Edebiyat-Nisan 2024
P. 18

PINARBAŞI

                                                   İbrahim ŞAŞMA
                                                     HASBİHAL


          Ey benim leylimin nuru, ey benim dürr-i yektam.     Karahöyük kaç asır, dizinde beni sallar.
          Şavkını gönlüme vuran, ay Elbistan’ım.              Nem kapan duvarımı, mazin ile sıvarım.
          Yolumun sonu şehir, ki benim çıkış noktam.          Varlığın güzel diye biter bütün masallar;
          Beni de, beni de ehlinden say Elbistan’ım.          Ben derdimi Kaf dağının ta ardına kovarım.
                                                              Ben çıkarım kerevetine ey Elbistan’ım.
          Bir ak güvercinim ben, Ulu Cami’ye konan.
          Saçakları yurdumdur, Âlem-i Ervah’tan beri.         Köylü bir kızın entarisidir, etekleriyle Şar Dağı.

          Düşümde dudağıma Ceyhan’dan bir serin katre sunan;  Motiftir, desendir, kalbimin her zerresine atılan ilmektir.
          Sen miydin söyle sevdalı gönlümün dilberi?          Ben berduşum, ben ayyaşım;
          Bilmez misin o katre; ana sütü, baba yadigarım.     Söğütlü’nün soğuk sularıyla doldururken bardağı;
          Sevdamın alın terine düşen, pay Elbistan’ım.        Günahsız dudaklarıma değen, mey Elbistan’ım


          Kız Kalesinde kaparım gözlerimi.                    Yüreğimin dal ucu, derunum, can yakınım;
          Dile gelir çok kanatlı bir masal huşu…              Karakoç’la söyleştik, hayır olsun rüyamda.
          Vuslatında küllendiririm gönül közlerimi.           Bitmedi bitmeyecek, gönüllere akınım;
          Pınarbaşı’nda muhayyer bir beste ve o derin huşu;   Sevdaya sefer vardı, dedi benim mayamda.

          Bir de isli çaydanlık ve çay Elbistan’ım.           Gönüller fethetmeye, kılıcım ve kınım.
                                                              Ruhum divan durur, nazarında kıyamda
          Firkatin paslı bir bıçak ucudur, tamam.             Sultanım, hürmetlim, şahım, bey Elbistan’ım.
          Zemheri yanığı ve kalbimi uçuk bağlamasıdır.
          Ben kara gecelerde, şehrayin gözlerine bakmadan yatamam.  Dudaklarım çatlar ey şehir, dudaklarım.
          Gel de bu sevdadan cay Elbistan’ım.                 Ellerinden olsun bir katre su diyerek geldim.
                                                              Yüreğimde bin niyaz ve vuslatına dair adaklarım.
          Berit’in rüzgârı bir şeyler fısıldar bana hece hece  Himmet Baba’ya “hu” diyerek geldim.
          İçli bir türkü dirilir içimde usul usul.            Ben geldim Yusuf yüzlüm, alnımda cümle aklarım
          Kurtpi Hanı’nda yorgun bir yolcuyum bu gece.        Makberim mevzim benim bu diyerek geldim

          Bu taş duvarlar seyyah ve ben hancıyım asıl.        Beni sevdamdan tanı, duy Elbistan’ım.
          Yücelerden cemaline gözbebeğim değince;
          Bir ok saplanır sanki Leyla’nın kirpiğinden hâsıl.
          Kalbime isabet buyuran, yay Elbistan’ım.

























                                                          16                                 2. Sayı Nisan 2024
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23