Page 9 - Pınarbaşı Kültür Sanat Edebiyat Dergisi-Ali AKBAŞ
P. 9

PINARBAŞI

           gidecek para da yok. Gürcistan plakalı bir araba   Mührü Humâyûn, Ordu-yu Hümâyûn, Saray-ı
           ile karşılaşmışlar ve Gürcistan’dan gitmişler.     Humâyûn, Donanmayı Hümâyûn vb.
             Göygöl’e  gitmişler  Gence’nin  yanından  geçe-
           rek. Zümrüt gibi dağların içindeymiş Göygöl.           Huma Kuşumuz
           Bulutların arasından yüzünü göstermemiş. Az            Yine duman almış Palandöken’i
           sonra bir kısmı görünmüş Göygöl’ün, onun da            Kerem et Mükerrem bir türkü söyle.
           fotoğrafını çekmiş bana gönderecek inşallah. Ali       Türküler bağrımda bir gül dikeni
           ağabeyler dağa tırmanıyorlarmış, göl aşağıda           Kerem et Mükerrem bir türkü söyle.
           kalmış. Yanında beş, altı göl daha varmış, yavru-
           larıymış sanki.                                        Yükseklerde öten hüma kuşumuz
             Büyülenmiş Ali ağabey ve o Göygöl’e bir şiir         Issız gecelerde can yoldaşımız
           yazmış. Yazmış ama Türk Dünyasının dertlerini,         Sen söylerken göğe değer başımız
           sıkıntılarını, hasretlerini, sevinçlerini, bizim sev-  Kerem et Mükerrem bir türkü söyle.
           dalarımızı da katmış içine.
             Zaten şiir de Çırpınırdın Karadeniz’i yazan,       şiir böyle devam ediyordu.
           45 yaşında Türk Milliyetçisi olduğu için Ruslar
           tarafından kurşuna dizilen Ahmet Cevat’a ithaf         Eskişehir Türk Ocağı’nda bir Türkü Gecesi ya-
           edilmiş.                                               pacağız.
             “Şimal küreğiyle kar geliyor kar, Suna’mı tu-        Bizim burada da Muharrem Atabay var, oku-
           fandan koruyun dağlar” derken Sarıkamış var,           muş çocuk, konservatuar mezunu. Bizim kahrı-
           Azerbaycan’a kuzeyden esen rüzgârların vere-           mızı çeker. Köye gider türkü söyleriz mesela ya
           bileceği zarar var. “Her gece rüyamda bir beyaz        da kısa saplı sazını alır, arabada giderken çalar.
           gemi” derken Cengiz Aytmatov’a gönderme var.           Rasim kısa saplı sazlar için şöyle demişti;
           Kısacası o şiirde Türk dünyası var.                    “Cazı koyduk şarkı, türkü yerine,
             Ahmet Kabaklı da Göygöl için “Göl üzerine            Anlamaz ya dinler körü körüne,
           yazılmış, dünyanın en güzel şiiri” demiş.              Ucu gider değer diye birine,
             Orada evde konuşurlarken sessizce duvarları          Sazların sapını kısa yaptılar.”
           işaret etmiş kaldıkları ev sahibi. Bu “duvarlardan
           bizi dinliyorlar” demekmiş. Konuşmalarını hep        Biz arabaya sığdığı için kısa saplı sazı yanımı-
           dışarıda yürüyerek yapmışlar bu yüzden.            za alıyoruz gerçi.
             Türkiye’ye dönüş de çok maceralı olmuş. Er-        Mükerrem ile Muharrem de benziyor. Muhar-
           menistan üzerinden gelmişler. Orada hediye edi-    rem’e bir şiir yazayım dedim. Yıl 2016, Muhar-
           len fotoğrafların bile arkasını yırtarak içinde bir   rem’in de şiirden haberi yok.
           şey var mı diye incelemişler gümrükte.
             Göygöl şiiri de defalarca sindire sindire okun-      Dost bağında ne dert kalır, ne de gam,
           malı.                                                  Sen bizlere türkü söyle Muharrem.
             Ali ağabeyin Yetik Ozan’a ithaf ettiği Türküler      Al sazını kucağına bu akşam,
           şiiri çok güzel. Yine türkülerle ilgili Mükerrem       Sen bizlere türkü söyle Muharrem.
           Kemertaş’a bir şiir yazmıştı.
             Huma Kuşumuz diye başlığı vardı. Huma              Önce  saza  düzen  verilir  ya.  Aşık  Reyhani
           Kuşu denince Mükerrem Kemertaş akla geliyor-       ağabey Tebriz’de bulunduğu bir zaman oradaki
           du ya.                                             aşıklardan Emrah’ın türküsünü duymuş “Bugün
             Huma kuşu bizim efsanevi bir kuşumuzdu,          sabah ile visali yardan”. Şimdi Erivan dedikleri
           devlet kuşuydu, cennet kuşuydu. Derler ki Huma     bizim kadim Türk şehri Revan’dı. “Kırmızı Gül
           kuşu hiç yere inmez. Göklerde dolanır, orada yu-   Demet Demet” orada rahmetli olmuş oğlunu an-
           murta yapar, yumurtalar yere düşmeden yavru-       latırdı türküde. Muharrem’le Aşık Reyhani ağa-
           lar kanatlanır, onlar da uçmaya başlar.            beyi evinde de ziyaret etmiştik. Bu kıtada onları
             Osmanlı devlet müesseselerini hep “huma” ile     anlattım.
           irtibatlandırmış, yani gök ile.
             Berri-i Hümâyûn, Bahr-i Humâyûn, Dîvân-ı
           Hümâyûn, Nâme-i Hümâyûn, Hattı Humâyûn,


                                                           09                                1. Sayı Şubat 2024
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14