Page 31 - PINARBAŞI Kültür Sanat Edebiyat-Nisan 2024
P. 31
PINARBAŞI
Nafiz YILDIRIM
EVLER...
Eşyanın ruhu var mıdır bilinmez; ama zannedi- Bugün Amerika Birleşik Devletlerinin tarihinin
yorum onlar da bizim gibidirler. Galiba ruhlarında veya geçmişinin olmadığından bahsederler; çünkü
(içlerinde)barındırdıklarıyla neşelenirler, hüzünle- mimari yapısının gerilere gitmediğini hepimiz bil-
nirler, insanları bağırlarına basarlar bir ana şefkatiyle mekteyiz. Demek ki tarih bilincinin veya geçmişinin
kollar ve korurlar. Aslında her şeyimize şahit olurlar; oluşmasındaki en önemli etkenlerden biridir mimari.
güzel anılarımıza hayatımıza dair her ne varsa… Evler veya mimari unsurlar bir nevi geçmişle ge-
Ev sözcüğü şüphesiz mimariye ait bir terim; ancak lecek arasında konuşan bir tarih gibidir. Ve her dö-
mimariden çok sosyolojinin yahut psikolojinin bir nemde de gücün ve ihtişamın göstergesi olmuşlardır.
parçası olmayı hak ediyor gibi. Bizi koruyan, sakla- Bizler bir ülkenin, bir şehrin dahası bir insanın mad-
yan, sırlarımızı açığa vurmayan, bizi ele vermeyen, di ve manevi gücünü anlamak için evlerine (evine)
dilsiz ama üzerimize titreyen mekânların elbette bir bakıyor ve bir kanaat sahibi oluyoruz… Bugün Orta
ruhu olmalı ki insanlar üzerinde bu kadar tesir ve iz Afrika Kıtası’nda, Afganistan’da gördüklerimiz bizi
bırakmış olsunlar. Galiba bu bakımdan psikolojinin hüzne sevk ediyor. Sadece hüzne mi sevk ediyor tabiî
bir parçası olmayı hak ediyor. Böyle olduğu içindir ki değil, onların maddi yaşamlarına dair her şeyi de
ki onlar için yüz yılar boyu çok şeyler söylendi, ya- okuyoruz. Aslında bu okumada bize yardımcı olan
zıldı… tek unsur o insanların görüntülerinden ziyade yaşa-
Bütün medeniyetlerde ev, daha geniş ifadesiyle mi- dıkları çevrelerin ve mekânların bize anlattıklarıdır
mari hep ön sıralarda yer aldı. Dev sütunlar üzerine şüphesiz…
inşa edilmiş devasa yapılar, güç ve ihtişam göstergesi Bir şehre girdiğimizde büyülenir ve etkisinde ka-
oldular. İçinde yaşadıkları, yapıldıkları dönemler de lırız. Bizi büyüleyen doğası değildir çoğu zaman;
dahi hep hayranlık uyandırdılar. Hatta kendilerinden mimarisidir, yaşayan ve yaşanan bir kent olmasıdır
sonra gelen nesilleri bile hayran bıraktılar. Bir bakı- zannımızca… Öyle olmasaydı, insanların çoğu kırsal
ma kendi dönemlerinin yaşam koşullarını kendile- alanlarda yaşardı. Bu gün hala insanlar güçlü olduk-
rinden sonrakilere net bir şekilde anlattılar susarak. larını anlatmak için evlerini anlatır ve gösterirler.
Hayran olmamak elde değil, susarak, yüksek sesle
konuşmak… “Bizim ev iki oda, bir sofa
Ev sahibi ayda yetmiş lira alır.
“İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. Kapıda at nalından, sarımsaktan bir nazarlık
İrili ufaklı, birbirinden farklı, Önümüzde kaleler, arkası mezarlık.
Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Gün olur çoluk çocuğunla bir bakarsınız
Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Güzelim vaiz sokağında benim de
Evlerin içi devir devir değişti Ferah, aydınlık bir evim olur …” (Turgut Uyar)
Evlerin dışı pencere, duvar. “ (B. Necatigil) İlk tanıştığımız insanların önce alelacele adını,
Kafamızda ve yüreğimizde iz bırakan bütün mede- kimliğini (etiketini) nerde yaşadığını dahası hangi
niyetleri gözümüzün önüne getirdiğimizde göreceğiz mahallede oturduğunu öğreniriz. Şunu kabul etme-
ki bu medeniyetler, olumlu veya olumsuz mimarile- liyiz ki bunu hepimiz yapıyoruz… Bütün bu gayret-
rinin etkilerini toplum üzerinde göstermektedirler. lerimiz aslında karşımızdaki kişinin ne kadar güçlü
Olumsuz dedik; çünkü mimari yapıları, evleri yer- olduğunu anlamak çabasından kaynaklanıyor. Bu
le yeksan eden güçler, medeniyetler de bugün hafı- bağlamda kendimizi ve nerede durduğumuzu sorgu-
zamızdaki yerlerini aldılar; Ebreheler, Moğollar… layabiliriz. Nerde durduğumuz derken, hangi değer
Örnekleri çoğaltmak mümkün… Bir bakıma gücün yargılarına sahip olduğumuz anlamında…
göstergesi olarak hem yıkmışlar hem de yapmışlardır. Yazının girişinde evlerin de ruhu var mıdır demiş-
Gariptir ki her ikisi de iz bırakmıştır. Bu bağlamda tik. Çok doğru, evlerin dahası bütün eşyaların ruhu
İrem bağlarına, Fırat’ın kenarında yakın zamanda vardır kanaatindeyiz. Bunu nesnelerin üzerimizde-
gün yüzüne çıkan Zeugma’ya, Efes antik şehrine, As- ki olumlu, olumsuz etkilerinden anlarız sanıyorum.
pendos kalıntılarına, Selçuklu ve Osmanlı mimarisi- Giydiğimiz değişik renkteki elbiseler, gittiğimiz deği-
ne bakmak sanırım yeterli olacaktır. şik mekânlar bizi mutlu veya mutsuz edebiliyor. Za-
29 2. Sayı Nisan 2024