Page 30 - PINARBAŞI Kültür Sanat Edebiyat-Nisan 2024
P. 30
PINARBAŞI
disine ait olduğunu anlatmaya çalışır. Mecnun’un (2)Eğer o sevgiliyi öpmek arzusu ile ölürsem, bede-
aşkının büyüklüğüne hayran olanlara, o bir hayal nim çürüyüp toprağa karıştıktan sonra o toprakla
kahramanı, o mısralarda okuduğunuz aşkı o yaşa- testi yapın ve sevgilime o testi ile su verin. Böylece
madı, o sözler ona ait değil. Başınızı mesnevinin ben o sevginin dudağını öpmüş olayım.
mısralarından kaldırın ve beni görün der: (3)Hasibe Mazıoğlu, Fuzuli ve Türkçe Divanından
Seçmeler, Kültür ve Turizm Bak. Yay.1986 Ankara
Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidadı var,
Âşık-ı sadık menem Mecnûn’un ancak adı var. (8) (4)Ey vefasız. Cefa etmek sana adet(senin karakte-
rin yaradılışın) olmuştur. Sana vefasız olma demek
Varlığı ile tartışmasız bir hakikat olan kendisi- faydasızdır, çünkü vefasızlık senin yaradılışında
nin, kendi dimağında yarattığı bir hayal kahrama- var.
nına yenilmesini, hem de en iddialı olduğu alanda;
âşıklık istidadı konusunda mağlubiyeti sineye çek- (5) İşin, naz, cilve ve bakışlarınla (can almak.)
mesi onun için oldukça güçtür. Bu durumu ken- Canını seven senden uzak durmalı.
dine bile izah edemez. Kabulü çok güç gelir ona ve
bahaneler bulmaya başlar yenilgisine. Bazen devir (6)Ey melek yüzlü güzel, senden başka herkes sana
“onun devri” der ve çıkar işin içinden; hayrandır. Allah (şahit ki) insan olan (üstün vasıf-
ları olan, vicdan sahibi olanlar, sana insan demez,
Sürdi Mecnûn nevbetin şimdi menem rüsva-yı aşk melek der.
Doğru dirler her zaman bir aşıkun devranıdır. (9)
(7)Dert sahipleri Vamık, Ferhat ve Mecnun gibi
Bazen, kendi aşkının Mecnununkinden çok büyük âşıkların hikâyelerini yazarken benim adımı
daha büyük olmasına ve büyük dertlerin suskun hepsinin en başına yazmışlar.
olmasına bağlar başarısızlığını;
(8) Bendeki âşıklık kabiliyeti Mecnun’dan çok daha
Meni zikr itmez il, efsane-i Mecnûn’a maildür, fazladır. Zaten gerçek olan âşık benim, Mecnun’ un’
Ne benzer ol mana derdi anun takrire kabüldür. sadece ismi vardır.
(10)
(9)Şu içinde bulunduğumuz zaman Mecnun’un
Ama bu rekabette öyle bir yere varılır ki Fuzu- devridir. Ben ancak aşk elinden rüsva olanlarda-
li’nin mazeret üretecek takati kalmaz. Kendi üret- nım. Ama doğru derler her zaman bir aşığın zama-
tiği bahanelere artık kendisi itiraz etme noktasına nıdır ve bu günler Mecnun’undur.
varır. 1970-1980’li yılların Türk sinemasında sıkça
karşımıza çıkan ve esas oğlanla esas kızın kavuşma- (10)El beni anmaz, Mecnun efsanesine ilgi gösterir.
sı için elinden gelen her şeyi yapan “fedakâr arka- Buna şaşırmam çünkü Mecnun’un hikâyesi anlatıl-
daş” modellerinde olduğu gibi Fuzuli de Mecnun’u maktadır. Benim aşk derdim ise anlatılamayacak
kendi aşkına şahit tutar. Onu, asıl kahramanın ya- kadar büyüktür. Onu dil ifade edemez.
nındaki silik bir rol; gerçek aşığa yaptığı yardımcı
olduğu nispetinde seyircinin ilgisini çeken ikinci (11)Fuzûli, el senin Mecnun’dan daha çok ayıp-
–üçüncü sınıf bir figüran olarak görür: landığını söylüyor. Bunu Mecnun da inkâr etmez.
Kabul eder.
Fuzûlî il seni Mecnûn’dan efzun dir melametde,
Muna münkir degül Mecnûn dahi makule kaildir.
(11)
Öyleyse yazının ilk cümlesine dönecek olursak;
Fuzuli, gerek yazdıkları gerekse yaşadıkları ile Elest
bezminde şarabına sakinin nazarının tesiri karışan
şairlerdendir…
(1) Tekkenin mumlarını ve kandillerini yakmakla
görevli kişi.
28 2. Sayı Nisan 2024