Page 13 - PINARŞBAI Kültür Sanat Edebiyat Dergisi
P. 13
PINARBAŞI Kültür Sanat Edebiyat Dergisi
hissettirebilmektir. Halkının gönlünü hoş eyle-
mek ve de hoş tutmaktır. Mekânı imar ederken
gönülleri mamur edemiyorsanız bu boşa çabadır.
Bizim Yunus’un ifadesiyle “kuru emektir.” Fa-
tih’e bu dizeleri ilham eden bir geleneksel algıya
dikkatimizi yoğunlaştırmak zorundayız. Fâtih’in
hocasının hocası Hacı Bayram Velî, insan gön-
lünden daha muazzam bir şehir olmadığını, o
muazzam yapının Allah’ın tecelligâhı olduğunu
söyleyen dizeleri bu geleneğin en veciz ifadesidir:
Çalabum bir şâr yaratmış iki cihân ârasında
Bakıcak dîdâr görinür ol şârun kenâresinde
Nâgehân ol şâra vardum ol şârı yapılur gördüm
Ben dahî beyle yapıldum taş u toprak arasında
……
Gönül gözü, basireti açık olmayan insanların
inşa ettiği hiçbir mekân şehir değildir. Çünkü
Hak Çalab’ın yarattığı en muhteşem şehir, gö-
nüldür. Gönül varlık mülkünün başkentidir. Gö-
nülleri kırık, gönülleri bunlu insanlar mekânı
kendilerine benzetirlerse adına ister şehir deyin
ister kent sonuç değişmez. Gönül şehrinin man-
zarası Cemâlullâhtır. Bu yüzden gönle sultan ol-
mak ülkeye sultan olmaktan daha muteber bir
makamdır. Taşla, toprakla, ahşapla, çelikle inşa
edilen şehrin hükmü nedir ki kafa( akıl) ile kalp
(aşk) ile inşa edilenin yanında. Hacı Bayram ile
Fâtih’i aynı gerçekte buluşturan bu hikmeti an-
lamak için ilim yetmez irfan da gerekir. Nitekim
aynı gelenek Niyâzî-i Mısrî’nin mürşidi Ümmî
Sinan’a “gül” ile inşa olunmuş bir şehir ütopyası
kurdurur:
Seyrümde bir şehre vardum gördüm sarâyı gül-
yız. Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” dür gül
adlı şiirindeki dizeleri bu hasret ve hayali yansıtır: Sultânumun tâcı tahtı bâğı dîvârı güldür gül
“İnsan yaşadığı yere benzer Gül alurlar gül satarlar gülden terâzû tutarlar
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Güli gül ile tartarlar çârşû bâzârı güldür gül
Suyunda yüzen balığa Toprağı güldür taşı gül kurısı güldür yaşı gül
Toprağını iten çiçeğe Hâs baâğçesinün içinde serv ü çenârı güldür gül
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine” Gülden değirmeni döner anun ile gül öğütür
Mademki yaşadığımız mekânlar yaşamak is- Akar suyı döner çarkı bendi pınarı güldür gül
tediğimiz mekânlar değildir ve mademki biz bu ……..
mekânlara benzemek istemiyoruz o zaman ruhu-
muzun ve kimliğimizin mekânlarını kuracağız. İyi Gül aşkın ve aşkın kaynağı olan yüceliğin rumu-
de biz kimiz? zudur. Her şeyi gül olan, gül kokan şehirler inşa
Tarihimizin bize çok da sağlıklı bir şehirleşme etmedikçe huzuru bulmamız zor. Yüzü gül, nefesi
sürecini miras bırakmadığı malum. Lakin kutsal gül, kokusu gül, dokusu gül, tutkusu gül olan in-
sanların inşa edeceği “yaşam alanlarına” ihtiyacı-
kitabımız ve o kitabın etrafında oluşturduğumuz mız var. Şehir, taşla toprakla değil, betonla asfaltla
estetik algının verilerini yeniden yorumlayarak değil, ancak gönülle “bünyâd” edilir. Gerçek hü-
bize benzeyen mekânlar inşa edebilir diye umut ner halkın gönül bahçesini güllerin has bahçesine
edebiliriz. Yerleşim yerleri inşa etmekten daha zi- döndürmektir. Asıl hüner, asıl şehircilik ve de asıl
yade insanımızın gönül iklimini yeşertmenin hü- medeniyet budur. Güçlü imkânlar güzel şehirler
ner olduğunu söyleyen Avnî (Fatih Sultan Meh- yaptıramaz, görgü, nitelik, liyakat ve marifet muh-
met) ne güzel ifade etmiş: “Hüner: bir şehr bünyâd teşem şehirler kurdurur. Tacettin Şimşek ne güzel
eylemekdür / Re’âyâ kalbin âbâd eylemekdür” söylemiş: “Şehri onarmaya geldik efendim / Şiirler
Şiir, o muhteşem üslubuyla demektedir ki asıl dökelim şehir kurtulsun.”
hüner bir şehri madden imar etmekten daha ziya-
de o şehirde yaşayacak olanların gönüllerini derin-
leştirmek, birlikte yaşamanın muazzam derinliğini
11 3. Sayı Haziran 2024