Page 49 - Pınarbaşı Kültür Sanat Edebiyat Dergisi-Ali AKBAŞ
P. 49
PINARBAŞI
lamadı:
Küllük’ün kahvesi, Koska’nın çayı,
MEDD Ü CEZİR Bilmem ki kim kime yakmış abayı?
Yedinci amfide Muharrem Ergin,
Gitti birer birer hicret çocukları; Okur Şehriyar’dan Heyder Baba’yı.
Zihnimde perîşân yâdı kaldı.
Hatice Nine’nin Demir Aga’nın Yavaş yavaş konuşurdu Timurtaş;
Geride gül gibi ahfâdı kaldı. Bu fanide kalan var mı demirbaş?
Neylersin bahtımız olmadı yâr; Sadece çakşırı, kavuğu noksan,
Bir sam yeli gibi bastırdı küffâr. Devrini şaşırmış Şeyhî, arkadaş!
Kuzeyden güneye akan hür sular
(Muhteşem sultânın merkadi kaldı) Fuzulî’den gazel şerh eder Tarlan,
Hüdâvendigâr’ın merkadi kaldı. İnsan tiplerinin mûcidi Kaplan,
* Çavuşoğlu Mehmet aruzla yürür,
Yine kitaplarına girmediğini sandığım şu üç kıta Tilki uykusuna yatmış Karahan.
Ali’nin iç dünyasına ışık tutacak parıltıdadır bence:
Âmil Hoca ismi gibi çelebi;
KITALAR Onu çağırmıştı Ravza-i Nebî.
Davete uyarak düştü yollara,
Pazara çıkarma incilerini Helâllık dileyip gitti gelmedi. 1
Bu devrin modası cam kırıkları
Gündüz kahkahayla gülen kızların Hocalar hocası Rahmeti Arat,
Geceyi doldurur hıçkırıkları… Caferoğlu Ahmet dizginsiz bir at,
* Acelen ne idi Karamanl’oğlu,
Türküler olmasa çekilmez hayat Benim aziz hocam nur içinde yat.
Söyleriz değişen çağlara inat
Türkünün kadrini erenler bilir Yeşil gözleriyle Sadettin Buluç,
Türkülerle güzelleşir kâinât… “Elbetteee” diyerek eylerdi hurûç;
* Ben bu ömrü daha uzun sanırdım,
Kalemin gözyaşı mavi mürekkep Seneler bir kulaç, günler bir avuç.
Gizli menbâlardan süzülen mâyî
Hep senin eserin ilim ve edeb Mertol Bey’di hocaların en genci,
Semâvîsin, semâvîsin, semâvî… Acep nerde şimdi Enginün İnci?
* Artık bizler bile ihtiyar olduk,
1963-1964 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa- Nerde o yılların bayram sevinci…
kültesi Türk Dili ve Edebiyatı girişliler olarak 2018
yılında, 55 yıl sonra dekanlığın da yardımlarıyla Azizim Necmettin Haceminoğlu,
okulda buluştuğumuzda Ali Akbaş bu buluşmayı Sanırsın halamın, ecemin oğlu.
“Elli Yılın Ardından” şiiriyle kutluyordu: Zor günlerde elimizden tutardı,
Gönlü sevgi dolu, merhamet dolu.
ELLİ YILIN ARDINDAN
Âlimdi muallim değildi Akün;
Dediler ki Lâleli’de şölen var, Yirmi beş sayfalık notuydu yekün.
Bu şölene gelmeyen var, gelen var, Tezkere değil de sanki destere
Dedim acep bu ihmale sebep ne?.. Savulun sizi de biçmesin sakın.
Dediler ki yaşayan var, ölen var!..
Ruhunuz şâd olsun dünkü hocalar;
Göksu’ya giderdik her yaz, her bahar, Aratlar, Tarlanlar şanı yüceler…
Devir döndü saçımıza yağdı kar! Rahmetle, minnetle anarız sizi,
Gözlerinden, seslerinden tanıdım, Kaplanlar, Emiller daha niceler…
Yazık nine olmuş dünkü sunalar.
1 Prof. Âmil Çelebioğlu, 1990 Hac yılı “Tünel Faciası”nda rahmetli olmuştu.
49 1. Sayı Şubat 2024