Page 38 - PINARBAŞI Kültür Sanat Edebiyat-Nisan 2024
P. 38
PINARBAŞI
Dulkadiroğlularının sondan ikinci beyi, Alaüddevle tan oluncaya kadar, yazılı kaynaklara bu iki şekilde
Bey, hâkim olduğu topraklardaki, özellikle başkent geçmiştir) yine aynı harfleri itina etmeden ve esre-
Elbistan ve Maraş’taki camiler ve sair eserler için kur- li (yani -i sesi vererek) okursa, karşımıza ‘İblistan’
duğu vakıf ve yazdırdığı vakıfnâmelerde bile -yukar- telaffuzu çıkar... Dolayısıyla bunun hiçbir dayanağı
da bahsettiğimiz gibi- şehrin adı Elbistan değil, E B yoktur; şaka ile bile olsa böyle telaffuz etmek, saçma-
L İ S T A N (ABLİSTAN şeklinde okumak da yanlış lıktan öte, Elbistan’a ve Elbistanlılara hakaretten baş-
değildir) olarak yazılmıştır. Menteşe Beyliği’nin ku- ka bir şey değildir.
rucusu Menteşe Bey’in babası ve aynı zamanda Kuru Anadolu (yani Anatolia)’daki birçok şehir ve köy-
Bey’in oğlu olan zatın adı da Elbistan değil Eblistan lerin, vadi, dağ, ova ve bölgelerin adları; Anadolu’nun
Bey’dir.(5) Türkleşmesinden önce, burada yaşayan çok çeşitli
Son dört beş asırda, Türklerin yoğun kullanımı ile millet ve medeniyetlerin, özellikle Romalıların kul-
kelime ELBİSTAN şekline dönüşmüş bir başka deyiş- landıkları adlardan, onlara ait kelimelerden oluştu-
le, bu şekliyle Türkçeleşmiştir. ğunu unutmamak gerekir. Daha sonra bu coğrafyaya
Demek Elbistan kelimesinin orijini Türkçe olma- hâkim olan Arap, Fars ve Türklerin kültür ve medeni-
dığı gibi eki de kökü de Türkçe değildir. yetlerinin etkisinde kalarak bugünkü şeklini almıştır.
Türkçe olmadığına göre, ‘AL’ ve ‘BOSTAN’ gibi, Mesela; Geç Hitit döneminde Maraş’ın adı (Mar-
‘ALP’ ve ‘SİTAN’ gibi halis Türkçe hem de ta Orta kasi) idi; yine aynı dönemdeki kaya kitabelerine göre
Asya’dan beri Türkçe olan kelimelerin birleşimiyle Adana’nın adı (Adanıa); Göksun’un adı (Tarih öncesi
oluşan “ALBOSTAN” ve “ALPSİTAN” kelimeleri, ve roma devrinde “Cocussus= Kokussus” iken Bi-
nasıl olur da sırf yukarıdaki orijinal isimlerle benzeş- zanslılar döneminde “Kokson”) şeklinde telaffuz edi-
tiği için Elbistan’ın ismine kaynak yapılır; anlamak liyor. Tüm bunlardan başka, halkın hangi dil ve din-
mümkün değil... Yok, “Her tarafı bağlık bostanlık, den olursa olsun benimsediği isimleri alıp -biraz da
halkı çok cömert olduğu için gelip geçenlere ‘al bos- değiştirerek- kullanmasına verilecek örneklerin ba-
tan’ diyerek sebze meyve ikram edermiş... Bundan do- şında, tamamı da Romalı insanlar olan meşhur yedi
layı adı ALBOSTAN, sonra da ELBİSTAN olmuş!..” uyurların (Yemlihâ, Mekselinâ, Meslinâ, Mernuş, De-
da, yok ‘ALP’ yiğit demekmiş ve burada yiğit çokmuş, bernuş Şazenuş ve Kefeştatayuş + köpekleri Kıtmir)
‘SİTAN’ da ‘yurt, vatan’ anlamına gelirmiş; ikisi bir- isimleri gelir. Daha niceleri Türkiye’de, bize ve dili-
leşmiş ‘Yiğitler yurdu’ anlamına gelen “Alpsitan” adı mize ait isimlermiş gibi benimsenmiş olup Türkçenin
doğmuş!.. Tamamen uydurma kelime ve yorumlar… yapısına ve sedasına uyarlanıp, zaman içinde hâkim
Başka deyişle, ‘Alpsitan’ ve ‘Albostan’ kelimele- kültürün, dolayısıyla halkın istediği anlam kayması-
rini yukarıda anlatıldığı üzere kelimenin kökünü ve na da uğratılarak, başka bir deyişle Türkçeleştirilerek
doğuşunu birlikte göz önüne alarak düşündüğümüz- günümüze kadar, kullanılagelmiştir…
de; Türk olmayan ve Türkçe bilmeyen birileri, yine
Türk olmayan ve Türkçe bilmeyen Romalılara, hatta
onlardan da önce yaşayan Hititlere, Asurîlere, öz be
öz Türkçe olan kelimelerle ‘al bostan’ veya ‘alp si-
tan’ şeklinde önce sıfatlandırmış, sonra bunu isme
çevirerek hitap etmiş ve bu hitapları yaşanılan şehrin
(Elbistan’ın) adı oluncaya kadar söyleyip durmuş ol-
malarını ne kadar aklın ve bilimin kabul etmeyeceği (1) 4. Cilt, 223.sayfa - Milli Eğitim Bakanlığı, 1993 - İst.
bir iddia olduğunu anlarsak; sonradan -günümüzde-; (2) Arif Bilgin ve arkadaşları; Cumhuriyetin 70. Yılında Elbistan; S.
27; Özgü Yayınevi, 1993–94 - İst.
‘ALP’ ve ‘SİTAN’ ile ‘AL’ ve ‘BOSTAN’ kelimelerini (3)” Luvi Krallığı (M.Ö.1900–2000) yıllarında bölgeye hâkim idi”.
kök olarak almanın ve Elbistan ismine dayanak yap- (Çukurova Ünv. Tanıtım Sitesi, Tarih Bölümü)
manın da o kadar mesnetsiz ve saçma bir iddia oldu- (4) Alaüddevle Bey’in Vakıfnameleri; Mütercim Abdullah Tanrıkulu,
18 Temmuz 1940 Ankara.
ğunu kabul etmemiz gerekir. (5) İbrahim UZUNÇARŞILI; Osmanlı Tarihi ve Yılmaz ÖZTUNA,
“İblistan” okuyuşu da aynı saçmalığı taşır. Devletler ve Hanedanlar; C.2; s. 75’de ”Menteşe Bey b. Ablıstan Bey
b. Kuru Bey” ifadesi geçmektedir. (Buradan da anlaşılıyor ki; tarih
Eblistan, Ablistan ve İblistan’ın üçü de, inkılâptan boyunca değişmeyen bir kalıp içinde gelen ve ‘Su şehri, Su beldesi’
öncesine kadar kullandığımız Arap alfabesinin (Elif anlamındaki ABLASTA kökenli ABLİSTAN şehri, ismini Ablistan
+ be + lam + sin + ta + nun) harfleri ile yazılırdı. Bu Bey’den veya herhangi bir insandan almamış; tam tersine Ablistan
Bey, ismini ABLİSTAN şehrinden almış olabilir.)
yazı harekesiz olduğundan, okuyucu bunu ister ‘Eb-
listan’, isterse ‘Ablistan’ şeklinde telaffuz ettiği gibi
(nitekim edilmiştir de ve 16. asırdan itibaren, Elbis-
36 2. Sayı Nisan 2024